Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi'nde düzenlenen Önder İmam Hatipliler Derneği Genel Kurulu'na katılarak konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi'nde düzenlenen ÖNDER İmam Hatipliler Derneği 57. Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, derneği medeniyet davasının lokomotif kuruluşlarından birisi olarak gördüğünü vurguladı.
Önder İmam Hatipliler Derneği çatısı altında görev ve sorumluluk üstlenmenin başlı başına bir paye olduğunu belirten Erdoğan, Genel Kurul'da görevi devredecek Halit Bekiroğlu'na hizmetleri için teşekkür ederken görevi devralacak Kamber Çal'a da çalışmalarında başarı diledi.
Erdoğan, ÖNDER İmam Hatipliler Derneğinin gelişmesinde katkısı bulunan Sabri Otağ, Veysel Başar ve bugüne değin emeği geçmiş herkese teşekkür etti.
Derneğin, bugün hizmete girecek yeni binasının da hayırlı olmasını da dileyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Kardeşlerim, Rabb'imizin hikmetlerini nebiler vahiy yoluyla, diğer insanlar ise okuma ve yazma vasıtasıyla, yani eğitim öğretimle keşfederler. Eğitim öğretimin amacı işte bu çerçevede ideal insan yetiştirmektir. Bizim medeniyetimizde ise eğitim öğretimin ulvi gayesi, salih insan yetiştirmektir. Milletimizin inancına, değerlerine, tarihine, kültürüne uygun bir eğitim sistemi inşa etmeden hiçbir hedefe ulaşamayız. Biz yıllarca milletimizin ihtiyacı olan işte bu eğitim öğretim modelinin en ideal yerinin imam hatip okulları olması için çalıştık. Birilerinin tasvir ettiği gibi değil hep ne derlerdi, 'Niye buraya geldiniz?', 'İmam mı olacaksınız?', 'Cenaze yıkayıcısı mı olacaksınız?'... O zamanki öğretmenlerimiz, meslek öğretmenlerini kast etmiyorum, hep bunu söylerlerdi. Hep bununla bir yılgınlık veyahut da 'Evde annenizle babanızla bunun kavgasını verin' gibi aba altından sopa gösterirlerdi. Tabii hamdolsun bu oyunlara gelmedik tam aksine bu oyunlar bozuldu ve bugünlere geldik. Kendi hayatımıza, kendi tecrübemize bakarak bunun öyle değil böyle olacağını gösterdik. Tek tipçi dayatmalarına karşı imam hatipliler, milletimizin kendi öz değerlerine uygun ve gerçek anlamda kuşatıcı insan yetiştirmek için öne çıkmıştır ve bunu da başarmıştır."
"AYRIM YAPAMAM"
İmam hatiplerin asıl misyonunu, Allah'ın insanlara verdiği okuyarak ve yazarak hikmetlerini arama görevini bihakkın yerine getirmek olarak gördüğünü vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Elbette herkes eğitim öğretim yoluyla bilginin peşinde koşacaktır ama bu en çok da imam hatiplerin görevidir. İşte bu bilinçle imam hatiplerde görev yapan öğretmenlerimiz ve bu davaya gönül vermiş büyüklerimiz salih insan yetiştirme mücadelesini sadece sınıflarla sınırlı olmayan bir şekilde yürütmüştür. Sonuçta ortaya bir imam hatip markası çıkmıştır. Yani bunu söylerken imam hatip okullarını bir kenara, fen liselerini, diğer meslek liselerini bir kenara, böyle bir ayrım yapmak için söylemiyorum. Bunu sadece ve sadece nasıl bir Galatasaray Lisesinden mezun olan, bir Galatasaray Lisesinin marka olarak önemini ortaya koymaya çalışıyorsa, Kabataş'tan mezun olan ortaya koymaya çalışıyorsa ben de tabii ki bir imam hatipli olarak bunu ortaya koymaya çalışıyorum. Olay bu. Zaten bulunduğum makam, mevki böyle bir ayrımı yapmaya beni asla tecviz edemez, böyle bir ayrımı yapamam. Benim için imam hatipte okuyan da evladımdır, Galatasaray Lisesinde okuyan da evladımdır, Kabataş'ta okuyan da evladımdır, tüm Anadolu Fen Lisesinde okuyan evladımdır. Bu zaten aldığımız terbiyenin de gereğidir, öyle de yapmak durumundayız."
"SİZLERDEN BEKLENEN HAKİKAT ARAYICISI OLMANIZDIR"
İmam hatip markasının, öğrencilerin ailelerinden başlayıp ders aralarına, ders sonrası faaliyetlere, yatılı kısımdaki sohbetlere kadar hayatın her anında gece gündüz çalışan dava adamlarının eseri olduğunu aktaran Erdoğan, "Tabii imam hatibi yatılı olarak okumuş öğrenci olarak da bunun farkındayım. Türkiye tek parti devrinin milletimizi topyekun mankurtlaşmayı hedef alan hastalıklı zihniyetinden kısmen de olsa eğer kurtulabilmişse imam hatipler etrafında yürütülen mücadele sayesindedir. Mensuplarını çatısı altında buluşturan bu kurumun misyonunu ne kadar iyi anlarsak sorumluluğumuzu o derece iyi idrak edebiliriz. Sizlerden beklenen sadece bu milletin değil, tüm ümmetin ve daha da ötesinde tüm insanlığın önünde bir ışık, bir rehber, bir hakikat arayıcısı olmanızdır. Üstadın deyimiyle bu gerçekten 'çok büyük ve aynı zamanda hor ve öksüz' bir davadır. Üstlendiğimiz bu ağır imtihanı başarıyla sonuçlandırmak için sonunda herhangi bir rütbe veya mal beklemeden, mükafatı sadece Rabb'imizden umarak, her an her gün durup dinlenmeden çalışacağız." dedi.
Bu kutlu dava yolunda verilen mücadelenin ve yapılan fedakarlıkların değerini asla unutmayacaklarını aktaran Erdoğan, "Kendi öz evlatları veya onlardan ayrı tutmadığı gençler imam hatiplerde okuyabilsin diye hayatlarını bu davaya adamış nice ak sakallı büyüğümüzün hatıraları gözlerimizin önündedir. İmam hatip okullarından ayrılmayı reddettikleri için eğitim hayatları zorlaşan hatta biten nice gencimizin, onların ailelerinin fedakarlıkları halen hafızalarımızda dipdiri durmaktadır. Hepsinin ötesinde şahsen kendi hayatımız ortadadır." şeklinde konuştu.
Pınarhisar'dan gönderilen mektup
Erdoğan, Pınarhisar Cezaevi'nde bulunduğu için mezuniyet törenine katılamadığı oğlu Bilal Erdoğan ile arkadaşlarına yazdığı mektubu okudu. Erdoğan'ın okuduğu mektupta, şu ifadeler yer aldı:
"Sevgili gençler, sizin için bugünün ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Bu bilinçle hepinizi gönülden, yürekten selamlıyorum. Bu onurlu gününüzde yanınızda olduğumu özellikle bilmenizi istiyorum. Yanınızdayım, çünkü ben de sizden birisiyim, imam hatipliyim. Bu sıfatı hep onurla taşıdım. Bundan sonra da nerede hangi şartlarda olursam olayım onurla taşımaya devam edeceğim. Yanınızdayım çünkü oğlum, sizin aranızda, sizden biri. Bu sevinçli ama biraz da hüzünlü gününüzü bir kez daha kutluyorum. Hüznünüz, imam hatipli olmanız dolayısıyla size reva görülen muameleden dolayıdır. Bu benim de bedenimde ta derinlerde depreşen bir acıdır. Şu anda cezaevinde bulunuyor olmaktan daha derin bir acıdır bu ama inanıyorum ki buraya kadar dayanan sevgili oğullarım, kızlarım, siz daha zor olanına da dayanacak yapıdasınız. Değil mi ki yaprak dökümü gibi arkadaşlarınızın her biri bir yere savrulurken siz buradaydınız, imam hatip lisesindeydiniz. Öyleyse üzülmeyin. Yarına ilişkin umutsuzluğa düşmeyin. Kardeşliğinize güveni çoğaltın. Sizler birer meşalesiniz bu karanlık günlerimize. Değerinizi bilin ve koruyun. Sevgili oğlum, oğullarım, sevgili kızlarım, sevgili gençler, sizi gerçekten çok seviyorum. Tek tek her birinizin ellerinizin sıcaklığını ellerimde hissediyorum. Saçlarınızın kokusunu yüreğime çekiyor ve hepinizi kucaklıyorum. Bir kez daha gününüz, mezuniyetiniz hayırlı olsun derken geleceğinizin aydınlık olmasını diliyorum."
Türkiye'nin 20 yılda nereden nereye geldiğinin görüldüğünü ifade eden Erdoğan, bunun için geleceğe de hep umutla bakmaya devam edeceklerini söyledi.
Milletin inancı, değerleri, tarihi ve kültürüyle kavgalı olanların ilk önce imam hatipleri hedef almasının gerisindeki sebebi çok iyi bildiklerini vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Öyle bir şey ki şu an ana muhalefetin başındaki zat ile oturuyoruz, nasıl olduysa bir kere Külliye'ye geliverdi. Sayın Bahçeli de beraberiz üçlü, konuşurken imam hatip okullarında hangi derslerin okutulduğunu dahi bilmiyor. İmam hatip okullarında sadece Arapça, tefsir, fıkıh, hadis falan herhalde sadece bunları zannediyor. Bilir misin dedim, 'İmam hatip okullarında tarih, coğrafya, bunun yanında felsefe bunların okutulduğunu, matematik, fizik, kimya bunların okutulduğunu bilir misin?' Saf saf duruyor. İşte neymiş, Kadıköy'de 5-6 imam hatip okulu fazla, derdi bu. Birisi çıkmış diyor ya, 'Büyük Çamlıca'ya 60 bin kişilik caminin ne gereği var?' Nereden nereye... Bu hesabı kalk bir de Kanuni'ye sorsana, bu hesabı kalk bir de Fatih'e sorsana? Bir ağacı ne kadar budarsanız budayın kökleri sağlam kaldığı sürece gelişmeye, büyümeye, yeşermeye devam eder. Ağacı yok etmenin en etkili yolu köklerini kurutmaktır. İmam hatiplere saldıranlar milletimizin köklerini kurutmak istiyordu. Çünkü bu okullar tüm eksiklerine, sıkıntılarına, aldığı tüm yaralara rağmen milletimizin kökleriyle gövdesi arasındaki bağı temsil ediyordu."
"BİZE BUNLAR ENGELLERLE HENDEKLER ATLATTILAR AMA BİZ HEPSİNİ AŞTIK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, imam hatiplerdeki öğrenci sayısının bir dönem 600'e çıktığını ancak bunun budana budana 60 bine kadar indirildiğini dile getirerek, şu anda bu sayının 1 milyon 300 bin civarına ulaştığını kaydetti.
Şimdi temennilerinin niteliği artırmak olduğunu aktaran Erdoğan, "Bunun üzerine yüklenmemiz lazım. Ama ne yazık ki bu camiadan mezun olduğu halde 'Bu kadar imam hatibe ne gerek var?' diyen zavallılar da var. Sen bunu diyeceğine 'Bu kadar okula ne gerek var?' desene. Onu diyemez. Niye? Ya bizim ona da ihtiyacımız var buna da ihtiyacımız var. Burada imam hatip okullarının işlevinin buradan mezun olmuş birisi olarak ne anlama geldiğinin farkında değil. Dolayısıyla biz burada ispatla mükellefiz ve buradaki başarının her yerde nasıl olacağını da bu zavallılara da göstermemiz lazım." diye konuştu.
Erdoğan, 28 Şubat döneminde imam hatiplerin orta bölümlerinin tamamen kapatıldığını, lise bölümlerini de adeta üniversiteye geçişi imkansız hale getirerek öldürmeye çalışanların niyetinin bu kökü kurutmak olduğunu belirterek, kendilerinin direkt imam hatipten çıkıp üniversite gidenlerden olmadıklarını, fark imtihanına alındıklarını aktardı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Hep bu çileleri bize yaşattılar. Yani bize bunlar sürekli bu engellerle hendekler atlattılar ama biz hepsini aştık ve bugünlere geldik. Belki imam hatip binalarının kapılarına kilit vurdular ama milletimizin gönlündeki ateşi söndüremediler. Bugün bin yıl sürecek denilen 28 Şubat zihniyetinden geriye pek bir şey kalmadı. Ama köklerini kurutmaya çalıştıkları medeniyet ağacımız çok daha gür şekilde yaşamaya devam ediyor. Çünkü onlar şunu bilmiyorlardı, güç bizde zannediyorlardı. Halbuki galip olan sadece Allah'tır. Bunu bilseydiler bunu söylemezlerdi. Hamdolsun öyle de oldu. 2002'de seçimi kazanıp göreve geldiğimizde imam hatiplerin orta bölümleri zaten yoktu. Liselerin sayısı 536'ya, buralardaki öğrenci sayısı 64 bin 500'e düşmüştü. Bugün yaklaşık hamdolsun 1 milyon 300 bin öğrencisiyle, 3 bin 444 okuluyla artık ortada farklı bir yapı söz konusu. Tüm lise öğrencileri içerisinde de imam hatiplilerin oranı yüzde 11,8. Fakat bu rakamlar bile bazılarının gözüne batıyor. Halbuki görüldüğü üzere imam hatiplerin milli eğitim sistemimizdeki payı hala oldukça mütevazi bir seviyededir. Niye sizi bu kadar rahatsız ediyor? Biz skordan ziyade kaliteye, içeriğe önem veriyoruz. Mehmet Akif'in milletimize vasiyeti olan Asım'ın neslini yetiştirebilirsek, bu sayılarla dahi çok büyük neticeler elde edebilmemiz mümkündür."
"BİZİM RÜKUDAN BAŞKA YERDE EĞİLMEYECEK NESİLLER HAZIRLAMAMIZ LAZIM"
Mehmet Akif'in Çanakkale Şiiri'nden dizeler okuyan Erdoğan, "Yaralanmış tertemiz alnından uzanmış yatıyor / Bir hilal uğruna Yarab ne güneşler batıyor / İşte ben karşımda bu güneşleri görüyorum. Bizim rükudan başka yerde eğilmeyecek başlar, gerektiğinde bir hilal uğruna batacak güneşler gibi bir nesli hazırlamamız lazım. Bunun için çok çalışmamız lazım, bu yolda gayretlerimizi artırmamız lazım." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, imam hatipli olmanın aynı zamanda dava adamı olmak veya buna talip olmak anlamına geldiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Dava adamı önce davasının ne olduğunu bilecek. Öğrendiklerinden hareketle kendi nefsinden başlayarak, ailesine, arkadaş çevresine, şehrine, ülkesine ve nihayet tüm aleme uzanan bir silsile içinde nerede durduğunun da farkında olacak. Bunun yanında davasını hayatında da yaşayacak. En ufak bir savrulmada merkezi bırakıp başka yerlere kaçmayacak. Çok önemli. Şu anda bakıyoruz bazı yerlerde işte seçimlerde de filan falan... Allah selamet versin. Hemen anında sendika değiştirmeler, şunlar bunlar. Herkes bir yere savrulmaya başladı. Bu dava adamı olmak değil."
İmam-ı Azam Ebu Hanifi'nin bal hikayesine değinen Erdoğan, şunları anlattı:
"Baldan başka bir şey yiyemeyen çocuğu, son çare olarak nasihat etmesi için İmam-ı Azam Hazretleri'ne getirirler. İmam-ı Azam kendisinden çocuğu için telkin isteyen anne babayı, 'Şimdi götürün 40 gün sonra getirin.' deyip gönderir. Anne, baba 40 gün sonra geldiklerinde İmam-ı Azam çocuğu karşısına alır ve 'Bundan sonra bal yeme evladım.' der. Ailesi şaşkın bir şekilde çocuğu alıp gider. Bir süre sonra babası yeniden İmam-ı Azam Hazretleri'nin yanına gelip 'Bir çift sözünle çocuğumuzu dertten kurtardın.' deyip, teşekkür eder. Ardından da 'Ama bu sözü niye ilk geldiğimizde değil de 40 gün sonra söyledin.' diye sorar. İmam-ı Azam Hazretleri şöyle cevap verir. 'Ben her öğünde bal yiyen birisiydim. Önce 40 gün bal yemeyerek, kendi nefsimi denedim. Baktım oluyor, sonra da çocuğa nasihat ettim.
Demek ki 'bal, bal' demekle ağız tatlanmıyor. Öyleyse bu nefsimizle yaşayacağız. Bizden önce kendi nefsimizle davamızı yaşayacağız ki çevremize örnek olabilelim, söylediğimize karşılık bulabilelim. Eğer 4 yıl imam hatip ortaokulunda, 4 yıl imam hatip lisesinde öğrendiklerimizi veya 3+4, 4+3 şeklinde 7 yıllık dönemler de oldu malum, bütün bunları bu şekilde yaşamış, şimdi ise Önder gibi kuruluşlarımızın ikliminde sahip olduğumuz değerleri yaşarsak, millete ve ümmete hayırlı insanlar haline gelebiliriz. Aksi takdirde ülkemizde ve dünyada milyonlarca örneğini gördüğümüz, söyledikleri ve yaşadıkları bir olmayan bir güruhun içinde kaybolur gideriz."
Son dönemde bu konuda kendi içlerinde de birtakım zafiyetler yaşandığını gördüğünü ifade eden Erdoğan, "Hem okuma ve öğrenme hem de okuduklarımızla amel etme konusunda çok daha sıkı bir uygulamanın içine girmemiz gerekiyor. Bu konuda diğer sivil toplum kuruluşlarımızla birlikte Önder'e de çok önemli görevler düşüyor. Sizlere güveniyorum, inşallah el birliğiyle medeniyet davamızı imam hatiplilerin öncülüğünde hep birlikte zirveye ulaştıracağız." diye konuştu.
"BAMBAŞKA MECRALARA YÖNELENLER OLDUĞUNU ÜZÜNTÜYLE TAKİP EDİYORUZ"
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Son dönemde aslında en büyük medeniyet davamızda omuz omuza olmamız gerekirken, bambaşka mecralara yönelenler olduğunu üzüntüyle takip ediyoruz. Hatta bu kesim öyle bir savrulma yaşamış durumda ki Cumhuriyet döneminde ülkemize kazandırdığımız en büyük cami olan Büyük Çamlıca Camisi için dahi 'gereksiz' diyecek bir yere gelmiştir. Biz hayatımız boyunca siyasi rekabetle, kadim davamız yolunda verdiğimiz mücadeleyi, hep birbirinden ayrı tuttuk. Biz bu ülkede kimlerin camilerimizi ahır haline dönüştürdüğünü gayet iyi biliriz. Sadece şuracıkta, şu Fatih sınırları içinde, sur içinde 400'e yakın mescit kapatılmıştır. Kim? İşte bu malum CHP tarafından. Bunların bir kısmını biz yeniden inşa ve ihyaya başladık. Bunları onlar yaptı biliyoruz. Ama bunları kalkıp da 6 oka 7. bir ok ilave etmek suretiyle, oradan bir şeyler kapanlar bunu söylemeye gayret ederse kusura bakmasınlar herhalde milletim onlara gereken dersi, gerektiği yerde verecektir."
Günlük siyasette farklı düşünmek, farklı davranmak hatta seçimlerde farklı saflarda yer almanın bir yere kadar anlaşılır bir durum olduğunu ifade eden Erdoğan, "Ama Büyük Çamlıca Cami başta olmak üzere doğrudan medeniyet davamızın sembolleriyle ilgili konularda ortaya konan yanlış tavırların hiçbir zaman izahı olamaz. Bu şekilde davrananların tek parti devrinden beri mücadele ettiğimiz zihniyetle tamamen aynı kulvara girdikleri anlaşılıyor. Seçimlerde başlayan iş birliği, öyle anlaşılıyor ki hızla hayatın tüm alanlarına yayılıyor. Rabb'imden bu tür yanlış yollara sapanların akıllarını ve gönüllerini aydınlatmasını temenni ediyorum."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sözlerinin sonunda, genel kurulun hayırlı olmasını diledi.